Bazen bir sorumluluktur yazmak… Bazen yapmadan edemezsiniz… Oktay abinin vefatını duyunca hakikaten üzüldüm. Ve şöyle bir baktım… Kimler geldi, kimler geçti… Dedim ki bu insanların benim gönlümde bir yeri var. Hepsini kaleme alamasam da, siz değerli okurlarımızın kamuoyunun veya meslektaşlarımızın en azından bam teline dokunacak konuları yazarsam, rahmet olur, bir anı hatıra olur diye başladım yazmaya…
Sizlere kısa kısa da olsa vefat eden ebediyete irtikal eden gazeteci ağabeylerim, üstat ve duayenlerle anılarım, temaslarımı olabildiğince kaleme alacağım.
Bunlar hakikaten kötü insanlar değildi, ama korkulan insanlardı, hepsi birer otoriteydi!
Kimler geldi, kimler geçti hep birlikte buyurun azda olsa yaşadıklarımızı anlatalım…!
Şemsettin Çetinsöz ( 1950-2006)
1991 yılında Kayseri FM’de iş hayatıma başladığımda yani gazeteciliğe ilk adımı attığımda tanıştığım en sert mizaçlı gazeteciydi Şemsettin abi… Şöyle büroda gezerken herkes ters bir şey söyleyecek diye hazır kıta beklerdi. O ise hiçbir şey söylemezdi. Bakanlar milletvekilleri sırayla ziyaretine gelir, hiç kimseye saygısızlık etmez ama önünde de eğilmez bir yapısı vardı. İnanın o dönem Türkiye’yi titreten gazeteciler arasında yer alırdı desem her halde yanlış olmazdı. Biraz yengeden çekinirdi, yenge büroya geldiğinde eli ayağı bir telaşa kapılırdı. İçinde iyi bir insan ve merhamet vardı. Hep bize kendinden örnek verirken “ Benim kimsem yoktu, Taş sinemasında bilet satarak geçinirdim, Allah insana neler veriyor. Çalışın, çalışmak hem kazanmak hem de mutluluktur” derdi.
Ahmet Mülayim ( 1949-2017) )
Kayseri’nin zengin ailelerinden ama soyadı gibi Mülayim olmayan birisiydi Ahmet abi… Güleç yüzlü, ama tok sözlü biriydi. Azıcıkta konuşurken rampa aşağı sallardı. Argo konuşmayı severdi. Ahmet abi ile tanışmamız ben 90 lı yıllarda Elif Tv’de çalışırken oldu. Beni ve yaptığım haberleri takip edermiş. Bir gün bana dedi ki,” Bir çiçek düşün, filizlenmiş, kök vermeye başlamış ama büyüyemiyor niye… Çünkü, saksısı küçük. Sende artık kabına sığmıyorsun, atılım yapmalısın. Yani kamera önüne çıkmalısın… Bunu yap. Unutma” dedi. Ve Ahmet abinin bu sözleri benim için ilk ekrana çıkma beceresi cesaretine yol açtı. Haber okumaya başladım. Ekran deneyimini ilk alkıma ciddiyetle yerleştiren kişi Ahmet abi oldu. Güzel insandı.
Ali Ceran ( 1964-2017 )
Devlet terbiyesi görmüş, darbelerde gazetecilik yapmış. Gazeteciliğin zor günlerine şahit olmuş bir isimdi Ali abi… Bana hep “Can” derdi. Herhalde Şan’ı Can diye anlıyor derdim ama o enerjisini sevdiği insanlara öyle hitap edermiş. Eski adliyeye nazır bir bürosu vardı. Oradan camdan birçok zaman sokağı seyreder kim ne yapıyor bakardı. Taktığı siyasetçiye takar, onunla ilgili sonuna kadar yazılar yazar ve hatta manşetten hiç düşürmezdi. Korkusuz bir gazeteciydi. Son dönemlerinde yaşadığı bazı sorunlar onu çabuk yıprattı. Bir gün o da diğerleri gibi ansızın gitti. Sevenlerini üzdü. İyi bir gazeteciyi daha Kayseri kaybetmişti. Allah Rahmet eylesin…
Mehmet Tuna ( 1972-2019)
Sessiz sakin bir kişiliği vardı. Mehmet Tuna’nın… Mehmet Tuna ile ilk Kayseri FM radyoda tanıştık. O muhabir ben ise tonmayster idim. Zamanla o Ali Ceran’ın sağ kolu oldu, ben ise Erciyes TV ekranlarında spor müdürü ve TV yorumcusu olmuştum. Aramızda çok yaş farkı yoktu. Samimi biriydi. Ama hep kendi içinde yaşadı ve yaşadığı sorunlarını paylaşamadan geçip gitti. Bir gün vefatından bir ay kadar önce Düvenönün’de bir optikçinin önünde karşılaştık. Tütün içiyordu. Ne yapıyorsun diye sordum, vallahi Ali abin vefat etti, bizde iş bakıyoruz dedi. Bir ara mesleği bırakıp köyde bakkal dükkanı bile açmıştı ama ticari anlamda istediği noktaya gelemeyince kapattı. Yeniden döndüğü meslekte ise her gazetecinin başına gelebilecek iş kaygısı yaşamaya başladı. Hep sevdiği insanlara “gardaşım, Ahmet’im, Mehmet’im” diye konuşurdu. Mehmet Tuna çok genç vefat etti. Sevenlerini üzdü, halada meslektaşlarımızın arasında konuşulan isimlerden oldu. Allah gani gani rahmet eylesin iyi birisiydi...
Mahmut Sabah ( 1938-2019 )
Bizim gençlik yıllarımızda hep model gördüğümüz bir insandı. Şık takım elbiseler giyer… Herkesle bir beyefendiye hitap edercesine konuşurdu. Mahmut abiyi ben 30 yıllık meslek hayatımda hiç takım elbisesiz görmedim. Giyimi kuşamı, oturması kalkması ve konuşması adeta bir İstanbul beyefendisini andıran Mahmut abi iyi bir de gazeteciydi. Dünya gazetesini Kayseri’de oluşturan duyuran geliştiren isimdi. Eşine bile saygısı örnekti. Mahmut abide bir gün amansız bir hastalıkla yatağa düştü ve ebediyete irtikal etti. Kayseri’de bir hoş seda bırakan isimler arasında yerini aldı. Allah gani gani rahmet eylesin…
Mustafa Aydoğan ( 1960-2020)
Hayata latifeyle bakan ama gazetecilikte çokta istediğini bulamayan Mustafa Aydoğan, aslında yazılarıyla ve karakteriyle örnek bir insandı. Hep bana takılırdı “ Ne olacak bizim iş genç adam diye… Bende iyi olacak abi derdim”" sanki neyse… Aramızda böylesine sadece espri niteliğinde bir muhabbet geçerdi. Onunla hiç derinlere inmedik, bilirdim bilgisi çok iyiydi. Ama bazen bilgi güçtür bazen yüktür diye ihtiyatlı davranır biriyle ilgili bir şey sormazdım Mustafa abime… Erken ve ansızın gitti. Üzüldük.
Veli Altınkaya ( 1962-2021)
Gazeteciliği tartışılmayacak bir isimdi. 17 sene birlikte çalıştık. TRT dahil. Veli abim, bir insanı bir dakikada çözecek kabiliyete sahip nadir insanlardandı. Bir adamın uzaktan gelişinden ne diyeceğini tahmin eder, ona göre ya surat yapar ya da gülerek karşılardı. Şehri yönetenlerin kafa yapısından tutunda ülkeyi yönetenlerin bir adım sonra nasıl hamle yapacağına kadar tahminleri mutlaka olurdu. İyi bir akıl hocasıydı. İlginç anılarımızda oldu. Veli abi tehlikeli sularda yüzen gazetecileri sevmezdi. “Oğlum en iyi haber bulaşık olmayan haber” derdi. “Bulaşık olma, komünistlik yapma” diye agresif yazılar yazanları espri ile eleştirir güldürürdü. Hayata pozitif bakar, her şeyin bir çıkış yolu olduğuna inanır, kavga gürültü yerine uzlaşmayı tercih eder bir yapısı vardı. Birlikte çok çalıştık, sevdiği insana olduğunca yakınlaşan, sevmediği insana gözlüğünü yukarı kaldırarak bakan birisiydi. Bunu herkes bildiği için veli abi gözlüğünü kaldırıp birisine bakarsa o kişi bilirdi ki; bir fırıldak çevirmiş ve yakalanmıştı.
Süleyman Keskin ( 1955-2021)
Kayseri’de iki tane gazeteci Süleyman var. Birisi gezen Süleyman diğeri yazan Süleyman… Süleyman Keskin her zaman yazan Süleyman olarak literatüre geçti. Güleç yüzlü her daim neşeli yapısıyla her yere girip çıkabilen bir gazeteciydi. Bizim ofise geldiğinde hemen büyük bardak şekersiz çay isterdi. Bunu bizim sekretaryamızda bildiği için gelir gelmez büyük bardak çayı önüne konurdu. “Buyurun Süleyman bey büyük bardak çayınız denildiğinde Aynen Jonvaynen derdi” rahmetli…
Şeker hastalığından mustaripti. Kayseri’de Niğde’de gazeteler açtı. Özellikle amatör spor camiasında Süleyman abiyi tanımayan yoktur. Herkesin sevdiği, eğlenceli biriydi. Gittiği ortamı hemen yumuşatan iyi bir insandı. Allah gani gani rahmet eylesin.
Oktay Ensari ( 1957-2025)
Oktay abim.. Çok farklı kişiliği vardı. Bazen takıldı mı takılır bazen de bir meleğe dönüşürdü. Özellikle maça gelen ve akreditasyon yaptıran gazeteciler Oktay abimi çok iyi bilirler… Oktay abim sevmediği insana asla yüz vermez sevdiği insanı da ne yaparsa yapsın cidden seven bir yapıya sahipti. Biz çok yurt dışına da gittik. Yol arkadaşlığı çok güzel bir insandı. Aslen Kayserili olmasa da Kayseri’de kim ne yapar, amiyane tabirle ne fırıldak çevirir bilirdi. Cemiyette de, internet gazeteciler platformunda birlikte çalıştık. Deneyimlerinden faydalandığım nadir insanlardan birisidir. Tez canlı tavrı nedeniyle birçok zaman yanlış anlaşılsa da, özür dilemeyi bilen bir yapısı vardı. İyi bir gazeteciydi. Özellikle şimdilerde network diyorlar ulaşabildiği, sözünü geçirebildiği insan sayısı oldukça fazlaydı. Her gazetecinin deneyimlerinden faydalanabileceği bir usta idi.
Sonuç olarak kısa kısada olsa bunları yazmak istedim….
Çünkü hepsi de bende öyle ya da böyle bir hatıra bıraktı.
Sonuçta Yaşanmışlık var…
Güzel bakan güzel görür…
Ben bu insanların hep güzel tarafını gördüm…
Yüce Allah hepsine de gani gani rahmet eylesin…
Mekanları cennet olsun…
Hepsi de iyi şeyler olsun istedi…
En azından kendi hayatlarında bunu istediler…
Gayret gösterdiler.
Başardılar, başaramadılar…
Bize arkalarından hayır konuşmak düşer…
Rabbim gittikleri yerde utandırmasın, nur içinde yatsınlar…
Üstat ve Duayen gazetecilerimiz için…
Saygı ve minnetle…