“Bazen keşke yeni nesilde bizim gibi yaşasaydı” diye iç çekiyorum… Gerçekten bilişim çağında çocuklarımıza ve gençlerimize aslında iyilik değil, kötülük ettiğimizi düşünüyorum. Bizim çocukluğumuza baktığımda, daha kaliteli, daha içsel anlamda iyi bir dönem geçirdiğimizi görebiliyorum. O dönemde hep yokluktan şikayet ederdik, ancak yokluk yokmuş ta biz varlıktan saçmalıyormuşuz… Nasıl mı….? Şöyle anlatayım…!
Bir insan Dünya’ya niye gelir diye sorduğunuzda herkes ayrı ayrı cevap verebilir ama ana tema “yaşamak ve yaşatmak” olmalıdır.
Yaşamak ve yaşatmak çerçevesinden bakarsanız, yeni nesilin bir çok şeyden mahrum kaldığını söyleyebiliriz.
Belki bizim dönemimiz, daha tehlikeli veya daha sorunlu gibi görülse de, yeni dönem daha sorunlu ve içinden çıkılmaz bir hal almış durumda.
Bundan 20-30 yıl önce insanlarda komşuluk ilişkisi vardı. Arkadaşlık kavramı gerçekti. Yokluk vardı, ama insanların bu kadar parayla irtibatı veya işi yoktu.
Yaşam kalitesi veya alım gücü daha yüksekti.
O dönemlerde babamızın verdiği harçlıklarla, 10 arkadaşımıza çorba ısmarlayabilirdik. Veya toptancı haline gidip çalışıp günlük yevmiye ile 2-3 kilo sucuk alıp mangal yapabilirdik.
Bir arkadaşımızın evinde toplanıp, güle oynaya makarna yiyip hayatından şikayet etmeyen tek toplum bizdik.
Annelerimiz “oğlum dışarıda gezmeyin, soğukta üşümeyin” diye arkadaşlarımızla evlere davet ederdi. Sadece bisküvi ile çay içip mutlu olan bizdik.
Yaz aylarında herkesin bahçesinde yetişen meyveleri herkes birbiriyle paylaşırdı.
Sokaklarda teyplerdeki kasetlerle Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses veya Orhan Gencebay şarkılarını dinlerdik.
O dönemde Arabesk dinleyenler agresif oluyor söylemleri çıkarmışlardı.
Gelinen noktada o dönem arabesk dinleyenlerin şimdi insanlık anlamında toplumun temel taşlarını oluşturduğunu görebiliyoruz.
Adamlığı, ağabeyliği, insanlığı biz o dönemde kıt imkanlara rağmen yaşamışız ve şimdide yaşatmaya çalışıyoruz.
Komşuya gelen kömürün derdine düşen ve kar yağışı altında o kömürü taşıyan bir nesilden kötü insan çıkamazdı.
Şimdi ne oldu…
Bunların hiçbiri yok…
Bugün bir lise öğrencisi okul harçlığı ile bırakın 10 arkadaşına çorba ısmarlamayı, kendine bir çorba alamaz hale geldi.
Konu, komşu terimi yok oldu.
Artık otobüslerde, tranvaylarda gençler büyüklerine yer vermiyor.
Artık yeni nesil Ferdi, Müslüm veya Orhan’da dinlemiyor. Yeni nesil eve ekmek almaya bile gitmiyor.
Artık yeni nesil, bilgisayardan cep telefonundan başka kimseyi tanımıyor.
Artık yeni nesil evde bal baklavada yese, anne ve babasına çemkiriyor.
Bizde böylemiydi!
O dönemlerde evlerde çok fazla hazır makarna yenmezdi, hemen hemen herkes ev makarnası yerdi.
Bir arkadaşımızın annesi bol sarımsaklı yoğurlu ev makarnası yapardı.
Biz bu toklukla hem mutlu olur, hem de bir büyüğümüze saygısızlık yapmamak adına büyük gayret içerisine girerdik.
Mahallede komşunun herifi bile bili dizayn ederdi. Adam bir şey yapmazdı ama biz onu gördüğümüzde kendimize çeki düzen verirdik.
Nereden nereye dedirtecek kadar değiştik.
Geçen bir arkadaşım geldi. (Kafanızda farklı bir yapı oluşsun diye yazmak istedim)
Dedi ki: “ Gardaşım biz çocukken annemiz veya babamız oğlum bir ekmek alda gel bakkaldan dediğinde daha sözü bitmeden gider gelirdik. Şimdi çocuklar baba ekmeği sen al diyorlar. Bize ne oldu, Nesile ne oldu. Dün babamız bize yumuş buyuruyordu, şimdi bebemiz yumuş buyuruyor.” dedi
Gerçektente entrasan, bugün Ferdi Tayfur’u, Orhan Gencebay’ı, Müslüm Gürses’i rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Biz şarkılarını bile dinlediğimiz sanatçılara rahmet okuyan nesilleriz, ya bugünkiler…
Bugünkilerin dinlediği adı sanı bilinen sanatçı bile yok…
Nasıl olacak?
Bir zamanlar biz vardık, şimdi yeniden “Biz” olabilecekmiyiz, Bunu çok merak ediyorum.
Yeni nesile bunları anlatmamız lazım, onlara da yaşama şansı vermemiz lazım…
Yaşamak sadece bilgisayar ve cep telefonundan ibaret değildir.
Kendiyle barışık, bir nesil için Bir Zamanlar Biz’dik’i anlatmalıyız.
Sözlerimi merhum Ferdi Tayfur’un şu meşhur cümleleriyle bitirmek istiyorum
“Bu dünyaya dert çekmeye, dert çekmeye gelmişim
Ak yerine karaları karaları giymişim
Ben feleğin sillesini yemişim
Beni kırsan, taşa vursan
Derde salsan, ne çıkar?
Beni kırsan, taşa vursan
Derde salsan, ne çıkar?”
Kalp kıranın sonu olmaz…
Bu nedenle gençlere tek cümle ile yol haritasını çizmek istiyorum,
Sadece ve sadece kalp kırmamaya çalışın, bakın gençler o zaman sizde hayattan bizim kadar keyif alan bir nesil olabilirsiniz.
Formül bu… !
Asla kalp kırmayın!
Kalın sağlıcakla…