Kayseri’de gece saat 05:28’de merkez üssü Hacılar Karpuzsekisi mevkiinde 4.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Korku ve panik içinde yine insanlar kendini sokağa attı atmaya da, binanın hemen altında bekleme yapmak ile evde kalmak arasında pek bir fark olmadığını vurgulamak istiyorum. Açık alanlarda, binalardan uzaklarda, toplanma noktalarında beklemekte fayda var.
Evet, artık depremle yatıyoruz, depremle kalkıyoruz. İşin garibi buna rağmen zerrece akıllanma, kendimizi toparlama, kendimize gelme yok! Pandemi döneminde hep dışarıya çıkamıyoruz diye şikâyet ediyorduk, şimdi de bin bir emekle alıp, hevesle dayayıp döşediğimiz evlerimize giremiyoruz. İbret almak için daha neyi bekliyoruz acaba? Depremlerin birçoğunun sabah ezanı saatine denk gelmesi sizin için ne ifade ediyor? Rabbim bizleri uyandırmak istiyor, farkında değil misiniz?
Kimse kusura bakmasın ama bu yazımda biraz sert bir üslup kullanacağım. Çünkü bazı şeylere susmak, en büyük suçlardan birisidir bana göre… Haksızlıkları haykırmaktır benim doğru olanım!
Gece biliyorsunuz deprem oldu. Birçok insan o anın paniği ile sokağa döküldü. Sokağa panikle fırlayanlardan biri de Hasan amca ve ailesiydi… Daha bebek olan torununa mama yapmak için sıcak su almayı o kargaşada akıl edemeyen Hasan amca, torunu acıkıp, huysuzlanınca bir benzinliğe gidiyor ve mama yapmak için sıcak su istiyor, benzinlik görevlisi önce sıcak su yok deyip vermek istemiyor. Sonra Hasan amca para teklif edince benzinlik çalışanı 1 bardak sıcak suya 20 TL para istemeye hiç utanmıyor. Soruyorum size hani neredesin insanlık? Zorda olana yardım etmek mi? Zora sokmak mı?
Gelelim semtine göre değişen daire fiyatlarına! Semtine ve eşyalı olmasına göre 1.000 TL’den – 4.000 TL’ye kadar kiraya verilen daire fiyatları deprem ile birlikte adeta tavan yaptı. Yahu saniyeler içinde en lüks daireler yerle bir oldu ne çabuk unuttun da krizi fırsata çevirip, aç gözlülük yapıyorsun. Akşam kiracısına zulüm eden ev sahibinin, sabah depremde kiracısı ile çorba sırası beklediği hemen silindi mi belleğinden. Balık hafızalı mısın sen? Mülkün tek sahibi Allah’tır Allah! Yeniden hatırlatayım…
İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin diyen bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu unutup, nereden kesip, kısarız da çalışanın hakkından yeriz diye düşünen işverenler. Ölümün olduğunu unutanlar, ölüm var ölüm bilin istedim. Kul hakkı yemeyin, vebal almayın.
Evli barklı çoluk çocuk sahibi, etrafa efendi maskesi takıp, saman altından su yürüten kişi sen kendini çok iyi biliyorsun. Yarı çıplak, bornozla, alkol masalarında pozlar sergileyip seni yoldan çıkaran sevgililerine olan zaafın yüzünden başımıza bu depremler geliyor olabilir mi? Yaşın 50 oldu ne zaman akıllanmayı düşünüyorsun? Peki, sen 60 yaşındaki amca arkadaşının eşine göz koymaya hiç utanmıyor musun? Ya sen müzik öğretmeni olarak evine ders vermeye gittiğin öğrencinin velisine bilmem neler yapmaktan hiç korkmuyor musun? Rabbim sallıyor, kendinize gelin diyor. Hani kim kendine geliyor? Ahlaksızlık diz boyu… İşin garibi bu saydığım kişiler tüm bu yaptıklarına rağmen rağbet görüyorlar.
Kadın kadınla, erkek erkekle evleniyor buna sapkınlık değil, özgürlük deniliyor. Herkesin tercihleri kendisini bağlar bizi ilgilendirmez ama gözümüze sokup bu tür uygunsuz davranışları özgürlük diye pazarlamayın bari gençlere hiç hoş örnekler değil bu sergilenenler. Allah akıl versin.
İnsanları dış görünüşü ile yargılamak asla haddim değildir, olmaz da, olamaz da! Lakin açıklık ile çıplaklığı ayırmak gerektiği düşüncesindeyim. Burada vurgulamak istediğim konu açık olabilirsiniz ona sözüm yok ama teşhir hoş değil… Biraz daha dikkatli olalım mı ne dersiniz?Kayseri’ye sürekli yıkıcı depremler olmaz şeklinde yorum yapan uzmanlar var.
Tamam, amenna yıkıcı deprem olmaz onu anladık.
Fakat bu binalar nihayetinde kul yapısı, sallana sallana her tarafı gevşedi, sağı solu dökülmeye başladı.
Henüz evi kontrol etmek içinde kimseler gelmedi, kendi binamız için konuşuyorum.
Umarım bizim binaya kontrole gelene kadar malı geçtim artık, herhangi bir can kaybı yaşanmaz.
Artık evden toprak kokusu almaya başladım. Belki de psikolojiktir bilemiyorum.
Ha bu arada uzmanların yaptığı açıklama ışığında; aşırı stres, panik atak ve vertigo hastalıklarını da harekete geçiriyor bilgisini de paylaşmak istiyorum. Ve aşırı panikte bunama yapıyor.
Yaşadığımız bu şartlarda elbette normal kalmamız beklenemez. Fakat Allah’tan gelen her şeye boynumuz kıldan incedir. Bu durumda bizim yapmamız gerekenler öncelikle şu gaflet uykusundan bir uyanıp, kendimize gelmemiz. Ardından endişeli ve tedbirli olup, takdiri Allah’a bırakmalıyız.
Endişeyi paniğe çevirmeden yaşamayı öğrenmeliyiz. Yıkım olmayacak diye de aşırı rahat davranmamalıyız. Gaybı yalnızca Allah bilir. Uzman uyarılarını dikkate alıp, bolca dua etmekten ve gereken tedbirleri almaktan başka yapılacak hiçbir şeyimiz de yok… Saygıyla…