TBMM Genel Kurulu’nda, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerinde konuşma yapan CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bütçe süreçlerinin demokratik denetimden uzaklaştırıldığını belirtti.
Asgari ücretlinin gelirine oranla holding patronundan daha fazla vergi ödediğini ifade eden Genç’in konuşması şu şekilde:
“Bugün burada yalnızca 2023 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’ni görüşmek için toplanmış değiliz. Bugün, aynı zamanda ülkemizin ekonomik kaynaklarının nasıl yönetildiğini, halkın alın teriyle ödenen vergilerin nereye harcandığını ve kamu maliyesinin hangi politikalarla şekillendirildiğini değerlendirmek durumundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın bütçe hakkını korumak ve kamu kaynaklarının etkin, adil ve şeffaf bir şekilde kullanıldığını denetlemekle yükümlüdür. Ancak mevcut iktidar döneminde, bunun ciddi biçimde zedelendiğine tanık olmaktayız. Gündemimizdeki Kesin Hesap Kanunu Teklifi, yalnızca geçmiş yılın muhasebesi değil, aynı zamanda iktidarın halka ve demokrasiye bakış açısının bir yansımasıdır. Unutulmasın ki demokrasi aynı zamanda hesap vermeyi de gerektirir.
“Meclis’in bütçe üzerinde denetim yapma yetkisi neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı”
Bugün bütçe sunumlarının bağlı cetveller olmadan Meclis’e getirilmesi gibi usule aykırı uygulamalarla karşı karşıyayız. 2025 yılı bütçe teklifinde eksik sunumlar yapılmış, ekli cetveller ancak günler sonra milletvekillerine ulaştırılmıştır. Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında görev ve yetki paylaşımındaki karmaşa, bütçe sürecini daha daişlevsiz hale getirmiştir. Bu sorunlar, yalnızca mevcut bütçe sürecini değil, Türkiye’nin uzun vadeli mali sürdürülebilirliğini de tehdit etmektedir.
"Hazine garantili projeler, geçiş garantili yollar ve köprüler halkın sırtına büyük maliyetler yüklemektedir”
Teklifin detaylarına baktığımızda, kamu kaynaklarının nasıl israf edildiğini, şeffaflık ilkelerinin nasıl çiğnendiğini ve belirli gruplara rant sağlama anlayışının nasıl sistematik hale getirildiğini görüyoruz. Hazine garantili projeler, geçiş garantili yollar ve köprüler, kamu özel iş birliği projeleri halkın sırtına büyük maliyetler yüklemektedir. Bu projelerin gerçek maliyetleri kamuoyundan gizlenmekte, denetim mekanizmaları devre dışı bırakılmaktadır.
“Asgari ücretle geçinen vatandaş, gelirine oranla holding patronundan daha fazla vergi ödüyor”
Vergi adaleti açısından da tablo çok karanlıktır. Türkiye’de vergi gelirlerinin büyük bir kısmı dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Bu durum, dar gelirli vatandaşları ağır bir yük altına sokarken, büyük sermaye gruplarına sağlanan vergi muafiyetleri ve teşvikler, gelir adaletsizliğini derinleştirmektedir. Asgari ücretle geçinen bir vatandaş, gelirine oranla bir holding patronundan daha fazla vergi ödemektedir. Bu adaletsiz düzen hem toplumsal huzuru tehdit etmekte hem de ekonomik eşitsizliği artırmaktadır. Hükümetin, büyük şirketlere sağladığı vergi muafiyetleriyle halktan topladığı vergiler arasındaki uçurum, sosyal devlet anlayışının tamamen terk edildiğini göstermektedir.
“Özel tüketimden alınan vergi, gelirin aslan payını oluşturuyor”
2024’ün ocak-kasım döneminde 1 trilyon liradan fazla ÖTV toplanmış ve aralık ayında da bütçe hedeflerinin çok üzerine çıkacaksınız. Ama kurumlardan alınan vergi ise 800 milyar lirada kalmış. Bir bütçe düşünün ki özel tüketimden alınan vergi, gelirin aslan payını oluşturuyor. Bu, halkın mutfağındaki yangını büyüten bir düzendir, başka bir şey değil.
“Nereye gitsek, kiminle konuşsak sorun aynı; geçim, geçim, geçim”
Hükümetin sözde dezenflasyon politikası, toplumu daha fazla yoksullaştırmaktan öteye gidememektedir. Bugün uygulanan politikalar, halkı değil, yalnızca belirli sermaye gruplarını zenginleştiren bir anlayışın ürünüdür. Yapılan yanlışlıkların bedeli dar gelirli vatandaşlarımıza ödetilmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sürekli vatandaşlarımızla, emek örgütleriyle ve iş insanlarıyla bir araya geliyoruz. Sürekli halkın içindeyiz; çarşıda, pazarda, mahalledeyiz. Nereye gitsek, kiminle konuşsak sorun aynı; geçim, geçim, geçim! Ne diyoruz; ‘Geçim olmazsa erken seçim olur.’
