Kayseri Ekspres Haber
HV
28 MART Perşembe 15:15
Advert Advert Advert

YANGIN GÖZLERİ BULUR…

Selda Avcı
Selda Avcı
Giriş Tarihi : 05-06-2023 14:15

 

Hz. Mevlana diyor ki, ‘’Yürek yanmayınca, göz yaşarmaz’’…

Kimi zaman sevinçten, kimi zaman uğradığımız haksızlıklar, zulümler, hak etmediğimiz sözlerden ve verdiğimiz değeri alamadığımız zamanlarda ağlarız değil mi? Aslında dur ben bir ağlayım demek ile ağlanmaz. İçin yanarsa yüreğinin yangını gözlerinden süzülen o yaşlara vesile olur. İşte o yangınları yakıp, o gözlerden o yaşları akıtanların vay haline…

Ağlamak ferahlamaktır, rahatlamaktır. Arınmaktır.Kalbin temizlenmesidir.  Gözyaşları yüreklerin yanmasıyla birlikte akmaya başlamışsa orada olağanüstü haller yaşanıyor demektir. Ta iliklerine kadar duygusallık sarmışsa ve istemsiz süzülüp gidiyorsa o yaşlar, tutmak ne mümkündür ki? Hele birde sizi üzen, gözyaşlarınıza sebep olan kişi yada kişiler keyiflerince, size tüm o kötülükleri yapan değilmiş gibi davranıyor ve gününü gün ediyorsa işte insan o zaman üç katı fazla bir yara alıyor yüreğinden…

Çoğu dertler sıkıntılar vardır herkese anlatılmaz. Anlatılamaz! Anlatılacaklar vardır, birde anlatılamayıp, yüreğini dağlayan, gözyaşlarını dindirmeyen dertler, sıkıntılar, acılar ve gönül yaraları vardır. Derdini ve sıkıntısını devamlı içine atan ve ağlayamayan insan azaptadır.

Ağlayamadığı zaman yüreğine ağır gelen o yükü kalp fazla çekemez. Yaşar Kemal’in dediği gibi; Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir. Ağlamak yürekle ilgili bir duygudur. Yüreğinizde tarifsiz bir ezilme, yanma, sızlama olmazsa zaten ağlayamazsınız. Sahte ve yalandan ağlamalarla, yüreği yanan insanın ağlaması bir değildir. Yalandan ağlayanın ağlaması için kendince geçerli sebepleri vardır. O sebepler hallolduğunda ağlaması da biter! Oysa yüreği yanan bir insanın ağlaması farklıdır. O gözlerden dökülen yaşlar bir sel olup, akar gider. İnsanın yüreğinin yanması kendi elinde değildir. İnsan kendi kendinin yüreğini yakamaz. Yürek yandığında ise hiçbir göz, gözyaşlarına dur diyemez! Hemen hemen birçoğumuz kolay kolay ağlayamayan insanlarız. Ağlamayı zayıflık olarak görürüz. Ağlayan insana acıyan gözlerle bakarız. 

Ağlamak lafla, ağla demekle, oturduk ağlaştık gibi anlatımlarla gerçekleşen bir olay değildir. İnsan kendini zorlayarak ağlayamaz! Çünkü ağlamanın manevi yönü çok daha başkadır! Hz. Mevlana, " Yarabbi kalplerimizi mum gibi yumuşat!" diye dua ederken, kalplerin yumuşamasına dikkat çekiyor. Kalplerimiz ne yazık ki,  gitgide taşa benzemeye başladı… Merhametsiz! Acımasız! Bencil! Egoist! Nasıl yumuşayacak bu kalpler? Taş kalpleri sözle, nazik ifadelerle yumuşatmak bir hayli zor! Zor da, bizler için zor! O yürekleri yakacak bir kor olmalı! Bir sebep olmalı! Yaradan Murad ettikten sonra, en hoyrat, en sert, en haşin, taşa en fazla benzeyen kalbin bile yapabileceği bir şey yoktur. Yürek yanmaya başladı da, sızısı insanın içine düşmeye başladı mı, elinde hiç bir şey olmayan kalp ne yapsın, neye dirensin, kime dirensin? Çırpınan bir kuşa benzer adeta... Yürekler yanmaya başladığı an, yangın gözleri bulur, ateşi gözleri de yakmaya başlar. Erol Sunat (Alıntı)

YORUMLAR